Dipsiz

Her düşüşün yeni bir yerinde, bambaşka hallere bürünen kendimi, yeni benlerle tanıştırıp merhem olamamış ruhları tekrardan tenime yapıştırıyordum.

Uçuşlarımın sağladığı düşüşleri her seferinde yeniden yaşarken ‘ Durdurulmayan Bir Kafa’ adlı kitabın bir çok yerinde kendimi gördüm, hatta yetmedi kendime dokundum. Uçuşumdan düşüşüme anı anına devam eden süreçleri takip eden bu kitap, içimde kopan fırtınaların hangi yönden geleceğini bulmama sebep oldu.

Düzenli hayatımın düzensiz ilerleyişini kontrol etmemde bana yardımcı olan kelimeleri seçip, kendimde sorguladım. Bir çok kelimeyi, bir çok yere bölüştürdüm.  Aslında yapılması gereken tek şey buydu.

Kendimi sorgulamam!

Yaşayan ( Hala gerçekten yaşayıp yaşamadığımı bilmiyorken, solunumu başarabildiğim  için kendime ve her solunumu başarabilen tüm canlıları ‘Yaşayan’ olarak adlandırıyorum. Ne kadar yaşadığımız konusuna şuan giremeyeceğim.)  kendini sorgulamaya başladığı zaman kendi olup olmadığını ya da bir başka ruhu kendisi sanıp ona göre hareket edip etmediğini öğreniyor. Böyle bir yol izleyip, kendimi sorgulayıp ardından değerlendirmeyi seçtim. Tabi bu sorgulama sanıldığı kadar kolay olmadı.

Yaşayanın ya da her neyse yaşamayanın kendisinden biriktirdiği bir çok şeyi avuçlarıma döktüm. Sıktım ellerimi acıyı hissettim. Sorgu kolay değildi. Değerlendirmek hala can yakıcı. Soluduğum hava ağzıma girmekten vazgeçinceye kadar, kendimi sorgulamam devam edecek buna eminim. Ama bu sırada öğrendiğim bir şey oldu. Aslında benim kendimden başka kimseye ihtiyaç duymadığımı bu değerlendirme sonucunda buldum.

Kendimden başka hiç bir şeye ya da hiç kimseye gerek duymadım.

Benim önce kendime ihtiyacım var dedim.

Peki kendim neredeydi? 

Kendim…

Kendiiiiiimmmm….

Kennndiiiiim 

Kendim dedim.

Yoktu! 

Ses veren yoktu.

Sonra bir an,

akıl dedim.

Gelsin dursun evinde. Gelsin yesin enerjimi ama yine de dursun dedim.

Bir çok kez gitmeyi istediğinde hep enerjimi tükettim.

Durmadım!

Kilometrelerce koştum. 

Erken saatlerde uyanıp,

ya da daha doğrusu uyumadığım gecelerin gün doğumunda kendimi caddelere savurdum.

Enerjimi bedenim tüketsin istedim.

Çünkü akıl öyle bir yaratık ki bulduğu enerjiyi sömürür.

Bu yüzden kendimde uyguladığım bir kaç şey oldu.

Yürümek, koşmak ve durmadan yapacağım bir çok şey daha.

Akılın benden gitmesini zorlaştırdı.

Enerjimi bedenime verip, akılı kafatasıma hapsettim.

Ve daha neler neler…

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir