Zamansız—-

 Zamanın ortasında bir yerlerde, ya da zamansızlığın ucundaki bir yamaca zıplıyor gibiyim. Zamanın değerini bilmediğim şu günlerde, zamansız yaşama isteğini hissediyorum. Yani bu sonsuz doyumsuz yaşama isteği değil. Hayatımın her hangi bir yerinde asla bu hisse kapılmadım. Sonsuz, süresiz yaşama isteği her zaman beni korkutmuştur. Çünkü sonsuzluğu anlamsız buluyorum. Sonsuza giden yolları kendi ellerimle kapatıyorum. Her şeyin sonunun var olduğu bilincinde olmak, beni rahatlatıyor. Çünkü sonsuz bir yaşam içerisinde,  ne yapacağımı düşünmek bile, kalp atışlarımın ardından gelen mide bulantılarımın sebebi oluyor. Bu nedenle, zamansız yaşamı arzuluyorum. Yani, doğan güneşin her bir anına eklenecek bir çok sebep arıyorum. Yapmam gereken bir çok şey varmış gibi hissettiğim, fakat  hislerimin ne kadar da anlamsız olduğunu onaylayan bir beyin ile savaşıyorum. Zamana bağladığım onca şeye yetemiyorken, zamansız kaldığımda zamanıma eklenen zamanlardan kaçıyorum. Bazen bir düşman olarak gördüğüm ‘zaman’, bazı durumlarda en yakın dostum oluyor. Zamansız yaşamak istediğim anlarda, zamansızlığın zamanına yeni düşler ekliyorum. Kaçık beynimin kaçık akıllara bulaşmış pekmezini büyük bir yudumda yutuyorum da, zamanın üzerimde bıraktığı izleri temizleyemiyorum. Sonrasında da zamansız yaşamın, zamansız yerlerinde kendimi buluyorum.

Nasıl mı?

Aslında kendimi bulmak için çabalıyorum. Hangisi benim? Hangisi gerçek Kübra? Hangisi……? diyerek uzattığım gecelerin ardından, yeni bir güne başlama hayalleri kuruyorum.  Yeni bir gün başlıyor başlamasına, fakat doğan güneşle başlayan gün benim günüm oluyor mu? Bu sefer bunun sorgulaması içerisinde buluyorum kendimi. 

Güneş doğdu, soluk alanlar için yeni bir gün başladı fakat ben… Ben bu günün başlamasını gerçekten istiyor muyum? Yoksa zamansızlığın içinde yine kendimi oradan oraya savuruyor muyum? 

Elbette savuruyorum. Yetmeyen, yetemeyen zamana karşı inanılmaz bir güç gösterisi yapma peşindeyim. Güçsüzlüğüme inat, zaman karşısında biraz da olsa diri durmak istiyorum. Zaten hayatımın her bir evresinde güçsüzlüğümle baş başa kaldım.Bunu bir sitem olarak algılama, bundan mutsuz değilim. Bu beni üzmüyor. Aksine güçsüzlüğümce güçlüyüm diyorum. Ama zaman bunu kabul etmiyor.  Örneğin bu durumu şöyle açıklayabilirim, gece demlenen çayın kahvaltıda içilmesi gibi. Zaman benim güçsüzlüğüme inat, gecenin çayı sabah içilmez diyor. Nedenini sorduğumda ‘Acı bir tat bırakır ağızda.’ öyle diyor. Her şeyde olduğu gibi bununda aksine, gece babamın demlediği çayı, sabah içmekten keyif alıyorum. Neden mi? Zamanım yok! Yeni bir çay demleyecek, hatta o çayın demlenmesini bekleyecek sabrım yok. 

Sabırla zamanı en yakın iki dost olarak hayal ediyorum. Biri diğerini sürekli kamçılıyor. Zamanla kaybettiğim sabrım, yine zaman diyorum çünkü soluk alıp verdiğimiz her an onunla bütünleşiyor. Bu yüzden tekrar ve tekrar zaman diyorum. Neyse, sabır konusunda düşündüğüm şeyler hep aynı oldu. Zaman ilerleye ilerleye sabrımı aldı götürdü. Zamansız, sabırsız kaldım. Durduğum yerde duramamaya başladım. 

Hep zamanın peşinden gitmem gerekiyormuş gibi hissettim. Sonra bir gün, o benim peşimden koşsa olmaz mı? diye düşündüm. Bir kaç deneme yaptım. Her şeye, her yere ve en önemlisi de kendime geç kaldım. Tuttu omzumdan otur oturduğun yere ben olmadan nereye gidiyorsun? dedi. Evet zaman haklıydı. Ben zamansızlığı seçtiğimde, o beni kendime çevirdi.

Kendime çevrildim. Ayna da kırpırdayan gözlerime baktım. Kıpırdayan diyorum, çünkü hiç bir zaman olduğu yere sabit bir şekilde bakan gözlere sahip olamadım. Zamansızlığımı en çok yansıtan onlar oldu. Onlarda içimde savrulan kendim gibi benimle savaştılar.

Zamana yenik düştüm sayılmaz. Ama zamansızlığı arzuladığım dönemlerim oldu. Yine öyle bir dönem içerisindeyim. Zamansız koşmak, zamansız yorulmak istiyorum. Uyuduğumda ya da oturduğumda dinlenecek bir beden istemiyorum. Zamansız yorgunluk, zamansızlık istiyorum. 

Neden diye sorma… Neden deme… Zamansız bir evrende zamansız bir şekilde yaşamak istiyorum. 

Sonumu bilmek, sonumu görmek ve sonumla bütünleşerek zamanımı doldurmak istiyorum.

Hadi şimdi,

geceden demlenmiş çayı, sabah içme vakti.6732-karacacihan-cay-keyfi-423-950px

 

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir