sakız

Kafamın üstünde koca bir boşluk yeryüzüne yansıyan. Hep bir sonrasında yaşamaya çalışanlara işaret gibi duruyor. Oradan oraya savrulan bedenler dinlenecek yer ararken gökyüzüne bakmayı unutuyor. Aslında kafamın üstünde durup hem bu kadar yakın olup hemde bu kadar uzak olmayı nasıl beceriyor aklım almıyor… 

Aslına bakılırsa aklımın almadığı o kadar çok şey var ki neresinden tutup neresinden başlasam bilmiyorum. Bazen düşündüğüm tek şey; bazı şeylerin aklımı ele geçirmesinden endişe duyduğumu ve bu nedenle çok fazla umursamadığımı anlıyorum. Kendime bir çözüm yolu üretmiş olabilirim öyle gözüküyor. 

Gelelim kafamın üstüne duran o koca boşluğa… ne kadar güzel gözüküyor di mi? Bazı geceler bir kaç kadeh şarapla ne güzel gidiyor. Bazı sabahlar ise mavinin tüm tonlarına içimi çekiyor. 

Geçen gece tam uykuya geçerken bir kaç cümle beynimde canlandı. Tam kalkıp yazayım derken uyuyakaldım… böyle zamanları o kadar çok yaşıyorum ki nasıl bir çözüm bulacağımı bilmiyorum. 

Ayrıca bu aralar bir telaşlı hissediyorum kendimi, yetişecek yerler bitmiyor gibi. Kalbim ağzımda yaşıyorum bu ayrı bir durum tabi. Birde söylemeden geçemem sol tarafımda bir kanatlanma hissediyorum bazı zamanlar, mide bulantılarıyla çoğalıyorum gibi… her neyse işte çok yaşadım bunları geçer  üstüne su içerim diyorum. Kendimi dinlememeyi öğrendiğimde herhalde çok yaşlı bir kadın olacağım. O yaşlı zamanlarımda da sol yanım kanatlanır mı bilemem… Neyse konular birbirine temas ettikçe oradan oraya atladım. 

Gökyüzünü seviyorum,

aydınlığı seviyorum.

Yüreğime yapışan sakızı seviyorum.

asıllarla açan çiçekleri seviyorum.

Kedimi, kolumu ve kirpiğimi seviyorum. 

Çılgın kafamı, kendini saklayan düşlerimi seviyorum.

Olduğum gibi olduğum günleri ve umursamasızca koştuğum geceleri seviyorum.

Beyoğlunu seviyorum. 

Eskide yaşanmış her anımı seviyorum. 

Gelecekteki günleri seviyorum. 

Çocuklarımı seviyorum.

Kocamı seviyorum. 

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir