Yazıyorum çünkü;

Hoş geldin ey arayan, arayıp bulamayan!

Nereye geldin peki ? 

ya da neden geldin?

Yarım Kanatlının yeri burası. 

Hala nereye geldiğini bilmiyor musun?

Deli bir kadının evine mi?

Elleri titreyen acizin sofrasına mı?

Çocuklarına masallar anlatan, anlattıkça kendini iyileştiren bir kadının evine geldin. 

Hoş geldin kanadıma!

Hoş geldin kanadımın yarasına… 

Yan yana duran harfler benim içimin kılavuzu, 

haykırdığım günceler tenimin acısı.

Okudukça anlam katacak, kattıkça dağılacaksın.

Korkma sakın!

Umutsuz vaka değil içim. 

Çiçekler büyütürüm kanadımda rengarenk…

Kimine masal anlatır, kimiyle acılarımı paylaşırım.

Yargılama beni. Yorumlarını içinde sakla. 

Unutma bu bir günce! 

Çok şey bekleme güncelerimden, ne de olsa  yarım kanadının acısını çeken bir kadının güncesi.

Ağzına yapışan kelimeleri, doğru yanlış demeden haykırdığı bir günce burası.

Yazım yanlışı doğrusu aramadan, nereye ne koyacağım diye sormadan yazılmış günceler yeri burası.

Yazıyorum, içimin rengini görmen için ya da kendimi bulmak için …

                                                                                                                  Kübra İNCEOĞLU


Yazıyorum çünkü,

yan yana duran harfler barışı anımsatıyor.

Savaşsız dünyayı rüyalıyor.


Yazıyorum çünkü

yazmak benliğimi dirileştiriyor,

çürümüş benlik etime zarar veriyor.


Yazıyorum çünkü,

içimde susmak bilmeyen  bir sese sahibim

ya da bir çok sese…

Bu sesi duymanız için yazıyorum.


Yazıyorum çünkü,

kendimde olmayışımı en iyi böyle ifade ediyorum.

Kendimin kendisine ait olamama hissini kendimden çıkarıp,

size armağan ediyorum.


Yazıyorum çünkü,

bana uzak kendime

mürekkepli yollar çiziyorum.

Kendimin kendisine uzak kalışını izliyorum…


Yazıyorum çünkü,

babamın dört buçuk 

ruhunu size anlatmaya niyetim var…

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir