Yarım Kanatlı Sylvia Plath

Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim?Bilmiyorum ve korkuyorum.

Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım;

olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım.

Kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim.

Bunları neden istiyorum?

Hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini,

tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum.

Ve korkunç derecede sınırlıyım…

Uğrunda yaşayacağım çok şey var, yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm.                                                                                                                                                                              

 

Dibi bilirim dedi       images[1]

dibi dipten gördü,

diple çözdü.

Ben korkmam oradan: ben oraya gittim dedi.

Diplerde yaşadığı günleri kalemine döktü.

Dibin dibini yüreğiyle karaladı.

1932 yılında

diplerin dibini yaşamak,

dipleri bizlere yaşattırmak için evrene gönderilen ruhuna işkence eden kadın,

diplerin dibini

yaşadığı karanlığın her bir hareketini düşleriyle canlandırdı.

‘Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum.’ dedi

içinde konuşan sese kulak verdi.

Kalemini henüz sekiz yaşındayken acıya alışık olmayan bedenine bir kaç sözcükte tanıttı. 

Bu kalem dedi yüreğine, buda acı dedi.

Çocukluk döneminde babasını kaybetmenin hüznünü içinde büyüten itirafçı şair,

babasına duyduğu kin ve nefreti ‘Babacığım’şiirinde böyle haykırdı.

“Babacığım öldürmek zorundayım seni.
 Ben zaman bulamadan ölüverdin – ”

“Baba, baba , seni piç
 Artık seninle işim tamamen bitti.”

 

8 yaşındayken hastalanan babasının, öldüğünü söyleyen annesine Plath,

“Asla Tanrı’yla konuşmayacağım artık” diyerek,

Tanrı’ya isyan etti.

Babasının ölümü onda derin izler bıraktı.

Babası kendisine sevgi veren taptığı bir insandı.

Dev gibi bir adam diyordu onun için.

Ama babası onu bırakıp gittiği için ondan nefret etti.

Baba eksikliğini derinlerde yaşayan gizdökümcü şair,

yıllar sonra “Dünya üzerindeki, dengim olabilecek tek adam.” diye bahsettiği İngiliz şair Ted Hughes ile 1956 yılında tanıştı.

İki şairin derin duyguları kısa zaman içerisinde birleşti. buyuk-aski-ve-mutsuzlugu-listelist

“Onunla birlikte yaşamak,

sonsuza dek süren bir öykü dinlemek gibi:

kafası bugüne dek rastladığım en büyük, en imge dolu kafa.

Onun büyüyen ülkelerinde sonsuz dek yaşayabilirdim.”

dedi ve aynı yıl, şiirle kaplı bir hayata ilk adımını attı.

Şiirle büyüyen, şiirlerle yaşayan evliliğin içinde belirli sadakat sorunları yaşayan Plath,

hayal ettiği evliliği ancak yedi yıl yaşayabildi.

Kendini ezip geçtiğini, ruhunu param parça ettiğini ve kendisini mutfak paspası gibi hissettiğini,

bir kaç cümlede içinden fırlattı.

‘Bir erkeğin evlenmeden önce bir kadına verdiği tüm güllere, öpücüklere ve akşam yemeklerine karşın, gizliden gizliye istediği tek şey, evlilik işlemleri biter bitmez kadının mutfak paspası gibi ayaklarının altına serilmesiydi.’

 

Kendisini bir fanus içine sıkışmış hisseden yarım kanatlı uçucu,

diplerin dibini yaşamaya ancak 32 yıl dayanabildi.

‘Bir gün ölümümü ondan alacağım’

dediği adam Ted Hughes ile evliliğinin son anlarında

dibin dibine kendisini bulayıp,

bir kaç nefesle evrenden bedenini ayırdı.    

tumblr_nkv31hChEn1s2e0cqo1_500

 

 

plath_grave_vandalized

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir