Çocukluğu-

Çocukluğun Soğuk Geceleri Tezer Özlü’nün ruhunda barındırdığı bir çok ruhu tanıma fırsatı tanıyor. Okunan yerleri tekrar tekrar okuyup, yarım kanatlı kadının ruhunu daha derinden anlamaya çalışıyorum. Kendini ifade edişindeki özgürlük, ihtişamlı kelime seçimi ile coşku duvarlarına tırmanmamı sağlıyor. Birde hissettiklerini kelimelerle yoğurdunu bildiğim an, yüreğimin içimde kıpırdanışını hissedebiliyorum.

artist_97885 tezer1(1)

Tezer Özlü, kendini tanımlamayı başarabilen bir kadın. Kendini en özgür anlarında bile tanımlamayı başarmış. Farklı ruhlarla yaptığı anlaşmalar, geçiş sıraları, bunların hepsini bir bir kağıda dökmüş. Kendini tanımış. Bizlere de tanıtmış.

Tezer’in kelimelere döktüğü duygu durumları yaşadığım an hadi sen de anlat diyorum. Kağıt üzerine izler bırakmaya başladığım an, içimde bana uyum sağlamaya çalışan ruhlar ortaya çıkıyor. Daha zamanım var. Daha değil Kübra diye telkinlerde bulunuyorum. Sanıldığı kadar kolay bir durum değil bu. Yaşadıklarını bir başkası ile paylaşmak, bir başkasına hissettirmek zordur. İşte bunun için kendi etimi ezdiğimden yarımdır kanadım diyorum. Çünkü etimi ezerek, bedenimin gözyaşlarını kağıda akıtarak paylaşıyorum. Tezer Özlü’nün bu kadar açık, bu kadar his dolu kelimelerini okudukça kendimi buluyorum. 

Çocukluğun Soğuk Geceleri,  çocukluğumun soğuk gecelerine götürüyor beni. Dedemin evinin soğuk odası sarıp sarmalıyor tenimi. Bir gün anlatırım size de… Benim de soğuk gecelerim oldu. Titreye titreye uyduğum bir çok gece. Her neyse işte,

Çocukluğun Soğuk Gecelerinden bir alıntı daha paylaşmak istiyorum.

 


11942143_10153535602007480_2997748056568560967_o

‘Saplantıların acıları, burada da sürüyor. Uyandığım an başlayan, uykunun derinliklerinde ancak biraz azalan acı. Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum. Onlar şakacı, özgür “beni” arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor.
Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar “başkaldırmayı” savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyorlar.’

 


İniş çıkışların derinliği en içten böyle anlatılırdı herhalde. Bazı durumlarda tanınmayacak kendin gibi kalmak en çok çevrende bulunan kişilere zarar verir. Kurulan bazı cümleler hep aynı harf dizilimini gösterir. Bunlardan bazıları ya da en çok duyulanlardan örnekler,

‘ Seni tanıyamıyorum.’ tezer-ozlu-egoistokur-hatice-meryem

‘ Sen böyle değildin ne oldu sana? ‘

‘ Bence iyi değilsin. ‘

‘ Gitsen senin için iyi olur. ‘

kulaklarını tıkasan, kirpiklerine yapışacak bir çok kelime gökyüzünde havalanır. Böyledir işte. Duygu duruma dağılan parçalar birleşince, delilik peşinden gelir. Deliliği görmezden gelemezsin. Çevrende seni anlamaya çalışan, anlamak için çırpınan insanların varlığı dahi rahatsız eder seni. Bazen de o insanları arar gözlerin, bulamazsın. Tükettiğin nefes, kaçan insanlar kadar çoktur. Ümidi umuda bağlayıp çırpınırsın. Umut ümit ile birleşir de sen kendin olamazsın. Böyledir…

Böyle kalır…

Tezer Çocukluğunun Soğuk Gecelerinde derin uykulara daldı.

En güzel rüyalar yanı başında olsun, yarım kanatlı uçucu…

 

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir