” Bizler belki de kendi kendilerine yaşaması gereken, ama belki de toplumumuz buna elvermediği için evlilikler yapan kadınlarız.”

  tumblr_mmsvyajCww1qgly3fo1_500  “Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi. Sevgi isteği, kendi kendine yaşamı kanıtlama isteği kadar büyük. Belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğine duymadan, acıya dönüştürmeden yaşayıp gidiyorlar. Ya da sevgiyi sevgi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar. Oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı. Ama sen. Senin için her beraberlik ayrılış, her ayrılış beraberlik, sevgi sevgisizlik, duyum duyumsuzluğun başladığı an. Birisinin teniyle yan yana olmak, kendi varoluşumu unutmak mı. Ya da daha derin algılamak mı. Kendi varoluşum. Her varoluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu.”
– Tezer Özlü Yaşamın Ucuna Yolculuk

 

Denenmeyecek denemelerin denenmeyecek yerlerine bir kaç günce sıkıştırmak istiyorum. Yaşamın Ucuna Uçmaya çalışan Tezer’in kalemi bu kitapta aşka ve sevgiye fazlaca kıpırdamış. Yaptığı evliliklerde aradığını hiç bir zaman bulamadığına inanmış. Leyla Erbil’e bir mektubunda ” Bizler belki de kendi kendilerine yaşaması gereken, ama belki de toplumumuz buna elvermediği için evlilikler yapan kadınlarız.” diye açıklamış. 

 

Evet! İçime tercüme olan bu cümle bana bütünleşti. 12816908_1588597938062195_66108337_n

(  Neden demekten alıkoyamadığım bir toplum içinde oradan oraya savruluyoruz. Kadınların aşkına, tutkusuna inanmadan, bir kafese kapatılmaktan oldukça şikayetçi olduğumu bir kez daha haykırmak isterim. Neden evlilik yaptığını bilmeyen bir çok kadının olduğu ülkede yaşıyoruz.Neden adama olan bağlılığını bir imza ile birleştirme taraftarıyız ki? Neden bir adamın himayesi altında yaşamayı bu kadar arzuluyoruz. İşte bunların hepsinin sadece bir yanıtı var, oda toplum. Bakış açıları değişmediği sürece bu cehalet ile aynı yolda yürümeye devam edeceğiz. )

Tezer son aşkı Hans Peter ile yaşadıklarının sadece bir kısmını Leyla Erbil’e anlatabilmiş. Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e mektuplar kitabında titreyerek okuduğum bir cümle daha vardı, daha öncede bahsettiğim ve bahsetmelere doyamayacağım,

– Bu adam benim ölümüm Leylâ! Bak bak bu benim ta kendim! kafatasım bu; kendi ölümüm…Tezer-Özlü-ve-Hans-Peter-Marti

diyerek tanıştırıyor Leyla Erbil ile Hans Peter’i… Leyla Hans’ı görünce şaşırıyor,

-Tezer, mavi gözlü bu diyor kendini tutamadan.

Tezer içini çeke çeke yanıtlıyor,

-Haklısın Leyla ölüm mavi gözlüdür ama.

Tezer Özlü, Hans Peter’in ruh eşi olduğu konusunda kendini oldukça inandırmış olmalı ki Leyla Erbil’e ten renklerinden ve damarlarının yapısından bahsediyor. Hans’ın elini kendi elinin yanına koyarak,

-‘Bak Leyla, bak bak,’ diyor, ‘cildimizin rengi, damarlarımızın kabarıklığına, yeşiline bak nasıl birbirinin eşi, şu dolaşımın haritasına bak, ölümüm bu benim!

Canımın içi kadın. Ölümüm diyerek ölümü çağıran kadın. Hans Peter’e duyduğu aşkı içine sıkıştıran yarım kanatlı kadınım benim. Canım Tezer sevginin aşkın bu kadar derinlerini teninin her bir hücresinde hissederek yaşadın. Şimdi aşkının kollarında huzurla uyu.

 

———–

 

ucurumun-kenarinda-heyecan-64365

 

  Gel otur kanadımın bir yerine, yaşamın ucuna doğru uçalım. Neler bekliyor bizi tek tek görelim. Sevgiye, aşka duyulan özlemi bulup getirelim.

Hadi gel görmeye gidelim.

    Oturalım bir uçurumun ucunda, sen salla ayaklarını ben kanadımı yaslayayım omzuna. Göğe ulaşmaya çalışan uçurtmaları izleyelim birlikte. Bulutların gözyaşlarını avuçlarımızda toplayalım. Binlerce yaşayanın umutlarını gönderdiği gökyüzüne bizde umut yollayalım. Dokunalım dolunaya, evrene bakalım. Işıldayan yerlere umut tozları yağdıralım. Bir yerlerde sıkışıp kalmış aşk ve sevginin olduğuna inandıralım yaşayanları.

Hadi gel görmeye gidelim.

 

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir