Ar- ar – mut

Armut yer misin?  Urunler_44_138

 

Kendime yetemiyorken, bir başkasına yetmeyi düşünemiyorum bile.

Henüz kendi tenime dokunamıyorum.

Tenimin üzerini saran dikenli telleri, tırnaklarımla kazımaya çalışıyorum.

Tenime ulaşmak bir o kadar acı verici ve zor.

Kendime dokunmadan önce, bir başkasına dokunmak çöpsüz ihanet gibi geliyor. 

Çöpsüz ihanet, ihanet işte.

Armut çöpü ihaneti diyebiliriz. 

Bir o kadar sert, bir o kadar yumuşak!

Ayrıca bazı zamanlarda da mayhoş.

Kendime, arkama, önüme, sağıma ya da soluma! 

İhanet işte.

Bir ısırıkla darmadağın eden ihanet.

Hiç bir yere sığmayan, kendiyle kendisi gibi yaşayamayan bir ruha sahibim. 

Günlerce işkence çektirdiğim beden, bazı bazı zamanlar çıkardığım dikenleri en baştan tenime batırıyor.

Bir armut alıp kaçasım geliyor.

Bir yere ait olma, bir yere bağlanma ya da bir yerde belirlenen süre kadar kalma üçlüsü deliliğimi zorlamam için yeterli oluyor.

Deliliğim zorlanıyor, kendimden ayrılıyor.

Böyle zamanlarda kimseyle iletişim kurmak,

ya da bir kaç kelime aktarmak istemiyorum.

Hatta ağzımdan ayrılan bir kelime olursa, yanmış zincirlerimle onları bağlıyorum.

Bağladığım kendim, bağlı kalan geçmişe sarılıyor.

Benlik yine bir boşluğa giriyor, geçmişte takılı kalıyor.

Yaşadığım günler, söylenen sözler bir bir kafatasıma yapışıyor. Hala aynı günlerin aynı zamanlarında aynı yerde yaşıyor gibiyim.

Kendimi kendimden ayırsam, armutla dağ bayır demeden koşsam ve sonra kendimle kendim gibi kalsam.

Armut yedin ya çöpünü de yut olur ? 

Çünkü her çöp  dediğimiz çöp olmayabilir.

Delinin çöpü, benliğimin üçlüsü.

 

 

Sevebilirsin...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir