bekledim
Beklemek
neydi beklediğimiz ve gelecek olan
salt acı

içinde göllerini nehirlerini çağlayanlarını
gök kuşaklarını yitirdiğimiz kara sözcük
yokluğun dayattığı doğurgan sözcük: ‘
bir deniz kızının uçma tutkusu
belleğin unutuş çılgınlıklarında
bilinmeyen organizmalar dönüştürürken
bedenlerimizi duygularımızı ben’imizi
çürüyorduk… kaçış yoktu… çıkış da…yeşil maytap patlatan sahte mesihin sözleri
yalandı acımasızdı efendilerin belirlediği
ölçtüğü biçtiği yaşattığı kendimiz
umarsız öte benler=nesneler
ağlayın
ağlayın ve kanayın
yok olduğunuz irin zamanında
Cümleler bırakmasa da ölümler bize, gidişin sessizliği anlatır.Gideni ve gidişin ardındaki ağırlığı yükleniriz. Ve gidişi düşünürüz, onun varlığını.
Cemal Süreya’nın Nilgün Marmara’nın ardından; “Bu dünyayı başka bir dünyanın bekleme odası gibi görüyordu” cümlesi Nilgün Marmara’nın yaşamdaki varlığına tanık olurcasına fısıldıyor bize…