Uçurum
Sizin o korktuğunuz uçurum, benim enkazım. Sizin o kaçtığınız boşluk, beni kanatlandıran tümsek. Şimdi yürüdüğüm çamurlu yolların toprağını sıyırıyorum dilimle. Toprağı tadıyorum. Toprağı yutuyorum, toprağa soyunuyorum. Korkmayın beni kabul edecek bir kuyu bulamadım daha. Ruhumu kavanozda saklayacak bir annemde yok henüz. Önce sizi güçlendirmeliyim, önce size eklemeliyim kendimi. Büyütmeliyim benliğimi! Sonra elbet bulurum bir kuyu. Annem de ruhum için bana hazırladığı reçel kavanozlarından birini verir. Ruhumu çilek reçeli kavanozuna hapsederim. Endişelenmeyin! Kavanozu açmaz annem. Özgürleştirmez bedenimi öldüren ruhumu. İzin vermez bedeninize girmesine. Ne de olsa kaçık bir ruh bu. Yarım kanadıyla, uçurum uçurum dolaşan bir uçucu bu. Dokunup izler bıraktığın kanada zarar verirsen eğer, tek kanadına oturtur, evren evren gezdirir seni. İntikamı yuttuğu toprağa bulaştırıp, bataklığa dönüştüren bir uçucu bu. Saklar ihaneti, bırakır boşluğa. Ardına hiç bakmaz. Düşünde uyuttuğu iki keçisi vardı. Birini intikam uçurumundan uçurdu, diğerini ihanet uçurumuna astı. Şeffaf zincirlerle ruhunu bağlayıp, etinin altında sakladı. Bir uçucu bu! #yarımkanatlıuçucu Uçurumları birleştiren, yüksek tepelerin uçucusu… Yarım kanadıyla evreni avuçlayan, kaçık ruhun sahibi.